Bazen kendinizi tarihin bir döneminde herşeyin ve herkesin eski masumiyetini ve coşkusunu koruduğu bir filmin orta yerinde bulursunuz, hissedersiniz ya Viyana için en iyi tasvir bu olsa gerek.
Binaların muazzam tarihi görüntüsü, heykellerin mükemmel detayları, sanatçı insanların enerjisi bir yana sokaklarda yürürken aşağılara değil yukarılara bakmayı öngörür bu güzel şehir. Çünkü en yükseklerinde o binaların sizleri bekleyen ünlü simalar vardır.
Beethoven' ın ya da Einstein' ın sıkça oturduğu, bilim ya da sanat camiasından dostlarıyla muhabbet ettiği, kahve içtiği bir kafe hala orada eski yerinde duruyordur mesela. Eski opera binaları geniş alanlara kurulu beklemektedir yeni izleyicilerini. Viyana Üniversitesi' nin etrafında yürürken görürsünüz Goethe' den Schiller' e herkes portre heykelleriyle sizlere bakıyordur.
Bir de benim gibi Viyana Film Festivali dönemine denk gelen şanslılardansanız artık diyecek söz yoktur. En güzelini izlersiniz balenin operanın dev büyük bir ekranda muazzam bir katedralin dev bahçesinde.
İnsanları aydın fikirli sanat severlerdir, zaten kimseyi zorla bir operaya götüremeyeceğinizden orada olma nedenleri bile sizin için mutluluk kaynağı olabilir.
Gizem doludur Viyana, sıcak ve samimi bir enerjisi vardır, kendinizi turist gibi hissetmezsiniz de sanki bir kısa zaman yolculuğu yapmış gibi merak içersindeyken bulursunuz; bir sonraki sokağın köşesinden dönünce hangi güzel sarayın, kütüphanenin ya da çiçeklerle dolu bahçenin sizi karşılayacağını düşünür heyecanlanırsınız. Kaldığınız yerdeki personel şaşırılacak kadar iyi niyetli, kibar ve yardımseverdir.
Güzeldir Viyana, dostluklarıyla da özlenen şehirdir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder