12 Aralık 2013 Perşembe

"Altın şehir" Hrisopolis diğer bir adıyla:'Üsküdar' Musiki Cemiyeti'nden Meşk Korosu

Kurucusu Emin Ongan'ın ismiyle de anılan bu tarihi sıcak ve şirin atmosferde bir kaç saat geçirme fırsatım oldu.
Çocukluğumda çok küçük yaşlarımdan hafızamda kalan ender şeylerden bir tanesi de annemin güzel sesiydi. Onun evde söylediği yüzlerce şarkı sayesinde ben daha 5 yaşlarındayken bir çok sanat müziği eserine aşina olmuş bir çok halk müziği eseri ezberlemiştim. Annem yıllar önce bir gün bir arkadaşıyla birlikte Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne gelmiş koroya katılmış şarkılara eşlik etmişti. Aradan yıllar geçti ve şimdi yine tarihin sayfalarında gerilere doğru bir adım atılmakta; şarkılar, eserler bu kez yeni arkadaşlarla yine aynı yerde icra edilmekte. Annem için bunun anlamı büyük...
Üsküdar Musiki Cemiyeti Halk Caddesi Emin Ongan sokakta bulunmakta. Sokağa girdiğinizde eski ayakkabı dükkanlarını ve tarihi çay içim noktalarını göreceksiniz, daha sonra sağ tarafta büyük yeşil bir bina dikkat çekmekte. Bu binaya kart okutularak da girilebiliyor ama ziyaretçiyseniz zile basıyorsunuz; öncelikle kapıdaki zili çalıp içeri adım attığınızda güler yüzlü bir personel sizinle ilgileniyor ve her konuda sizlere yardımcı olmaya çalışıyor.
1919 yıllarında adı Darülfeyz-i Musiki Cemiyeti olan ve çeşitli değişiklikler sonrasında 1939 yılında Yeni Üsküdar Musiki Cemiyeti olarak değiştirilen bu tarihi ortamda uzun koridorların kapılarının önünden geçişinizde de samimiyet dolu güler yüzlerle karşılaşmaya devam ediyorsunuz. Gelelim Meşk korosuna; Kanuni Ata Bey, Hafız Arap Cemal Hocalar yanında Ressam, Piyanist Hikmet Hamdi, Udi Avukat Besim Şerif Üstünsöz, Ressam Kemani Binbaşı Cevat, Tanburi Selahattin Pınar , Sıhhiye Vekaleti Müsteşarı Kemani Dr. Ziya Erdoğru, Tanburi Neşet, Kemani Ressam Naim, Fahri Düngelen gibi sayısız isimlerin oluşturduğu bu tarihi çatı altında toplanan her yaş grubundan insanlar Meşk korosunda en güzel sanat eserlerini şef Cahit Deniz eşliğinde icra etmekte.
Ortam incecikten hüzünlü. Hayatın ve yaşanmışlıkların harmanlandığı tecrübeli yüzler mutluluklarını müzikte buluyor, müziği paylaşıyor, duygular çoğalıyor ve keskinleşiyor. Ziyaretçi olarak istediğiniz zaman katılabileceğiniz Meşk korosu haftaiçi Salı ve Perşembe günleri 3 ve 5 arasında.
Sizlerin de çocukluk hatıraları sanat müziği eserlerinin tınılarıyla doluysa eminin ud, kanun sesleri eşliğinde orada bulunmaktan, eski günlerinizi hatırlamaktan ve o insanlarla birşeyler paylaşmaktan mutluluk duyacaksınız.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Memleketimden İnsan Manzaraları

Hani hep derler ya "gidip görmeden yorum yapma" diye, bir gün ben de aynı şekilde düşünebileceğimi hayal bile edemezdim. Meğer yurdumuzda görmemiz gereken ne çok köy kasaba varmış, ne çok insan yüzü. Acılı, tebessüm dolu, düşünceli, erkenden olgunlaşmış, kaygısız, neşeli yüzler bir gün benim gidip fotoğraflamamı beklemiş. Ben de bu görevi yerine getirmek için can atıyormuşum da haberim yokmuş... Köylere gittim, seminerler düzenledim ergenlik dönemiyle ilgili ergenlik kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeyen annelerle tanıştım. "Kızım biraz stresli, ne desem karşı çıkıyor, ne oldu buna anlamıyorum" cümlesini o kadar çok duydum ki. Nedenlerini açıklamak saatler alıyordu her defasında. Birçok insanla tanıştım, bilinmeyenle, göremediklerimizle, bakmak istemediklerimizle... İnsanlar umut doluydu yine de.. Bir yaşlı amca tanıdım 12 çocuklu, 28 toruna sahip, eşini 1 yıl önce kaybetmiş. "Hep gülerdik" dedi bana. Bir çocuk ezberlediği cümlelerde bana akşam alacasında tarihi değerini anlattı bulunduğum yerin. Bir kadın istasyonda, beklemekten yorulmuş.. Uykuya dalmış. Başka ülkelerden hiç kendilerine sorulmadan getirilmiş çocuklar gördüm, çoktan olgunlaşmışlar, hiçbir şeyi sorgulamadan kabul etme olgunluğuna erişmişler çözüm bulamayınca verilecek cevaplara... Gözleri pırıl pırıl parlayan çocuklar vardı seminerlerimde.. Ne verirsen onu kapar çocuk, bilim öğrenmeliydi, yüzyıl öncesinin bilgilerini değil. Ama kim düzeltecekti ki bu yanlışları.. Umutsuzluğa kapıldığım çok an oldu bu zamanlarda.. Eğitim vermekten, az miktar ücretlerle geçinmekten bezmiş eğitimcileri gördüğümde, lakayıtlıkta son noktaya varmış müdürleri.. Tabi bir gün gelecek onlar da kendileriyle hesaplaşacaklardı, vicdanlarıyla... İşte bugün için seçtiğim Samsun Çarşamba, Vezirköprü, Midyat, Mersin, Mardin, Batman gibi farklı noktalardan hep aynı bütünlüğü sağlayacak nitelik taşıyabilen kareler.

29 Haziran 2013 Cumartesi

Şiirsel Güzellik: Mardin

Ermeni ve Süryani taş kesme işçiliğinin adeta kendisini konuşturduğu evleriyle ve Evliya Çelebi'nin "Seyahatname"sine konu olmuş Mardin kalesiyle hayat boyunca mutlaka bir gün gidilip görülmesi gereken şehir Mardin.
M.Ö. 4500 yıllarından beri Suryanilerden Babillilere, Perslerden Bizans ve Selçuklulara kadar birçok devletin hakimiyeti altına girmiş olan bu büyüleyici şehirde 23 cami, 3 medrese ve 10 kilise bulunmaktadır. Unesco'nun koruması altındadır. Daracık merdivenli sokaklarıyla, ortodoks ve katolik kilisesinin bitişik duvarlarla yükseldiği otantik kent, Musul Bağdat ve Halep kervanlarının tarihi yol kavşağıdır.
Mezapotamya Ovası'nın şiirsel güzelliği karşısında heyecanlanmamak mümkün değildi benim için... Bu güzellikleri görmek için yapmanız gereken tek şey küçük beyaz minibüslere binerek "Eski Mardin" olarak adlandırılan yerde inmek ve orada tarihin içine doğru yolculuğa başlamak olmalıdır. "Abbara" denilen karanlık bir ucu görünmeyen tüneller birbirine bağlar sokakları. Yaz sıcağında bu tünellerin içi oldukça serin bir halde karşılar sizleri.
Mardin' de kalınabilecek birçok butik otel ve pansiyon bulunmakta. Çok güzel tarihi yapılı restorantlar da mevcut. Antiksur bunlardan bir tanesi. Mezapotamya Ovası'nı gören butik otellerde fiyatlar değişiklik göstermekle birlikte 100-150 lira arasında. Benim tercihim manzaralı bir tane oldu ve işleten kadın da aynı zamanda yağlı boya resim yapıyordu minik ofisinde.
Birçok el işçiliğiyle üretilmiş altın ve gümüş satan mağazada, antikacılarda ve doğal sabun dükkanında zamanın nasıl aktığını siz de fark edemeyebilirsiniz.Güzel kokulu sabunlar ve o bölgeye has sıcak şekerli badem almadan dönmemelisiniz. Antiksur'da Mardin kebabını mutlaka denemelisiniz. Süryani şarabından bahsetmemek de olmaz tabiki...
İnsanlar sanki bundan bir 100 yıl öncesinde yaşıyor hissine kapılıyorsunuz, yüzlerinde saf ve güler yüzlü bir ifadeyle karşılıyorlar sizleri bütün kahvelerde lokantalarda. O kadar çok gezilecek tarihi yer var ki bir kaç gün asla yetmez bu mistik kentin her yanını görebilmeniz için. Hayran olunası bir şehir...