7 Haziran 2014 Cumartesi

Konuşan Dağlar Himalayalar & Nepal

Himalayalar; dünyanın zirvesi! Annapurna gezimiz için her ne kadar Muson yağmurlarının en yoğun olduğu bir dönemi seçmiş olsak da Himalayaları görecek olmanın heyecanı içersindeydik... Pokhara adı verilen Nepal'in turizmle yüzleşmiş kenlerinden birinde muazzam göl manzarasına bakıp ileride sislerle kaplı alacalı dağ manzarasına dalıp dağların şeklini hayal ediyordum. Gölde kiraladığımız tekneyle bir tur attıktan sonra trekking planlarımıza kaldığımız yerden devam etme kararı aldık.
   


Trekking için gerekli kalın kıyafetleri 30 derece sıcaklıkta satın alırken hiç düşünmüyorsunuz 4000 metre yukarıdaki hava koşullarını, başlangıç için herşey olabildiğince doğal ve mükemmeldi, ofise gidilip izinler alındı, çantalar hazırlandı. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde otobüsün gidebileceği son noktadaydık. Trekking rotasının başlangıç noktasında! İlk kamp alanı 2 saat mesafedeydi fakat yürüdüğümüz yol düz bir yol değildi bildiğin tırmanıyorduk! 2 saat yürüyüşün ardından ulaştığımız kamp alanı bize çok kısa gelmişti yürümeye devam etme kararı aldık. Tabi böyle durumlar insanların hayatlarında dönüm noktası olabiliyor ki biz de kendimizi bir anda zaman yolculuğunda bir yüzyıl geriye gitmiş gibi hissettiğimiz Rhododendron ormanının içinde mavi beyaz çizgili izleri takip ederken bulduk... Bin yıllık ağaçlar sessiz bekliyor, ağaçlara tünemiş egzotik kuşlarda ağaçların coşkulu sesi oluyordu.

Yürüyüş devam ederken hava kararmaya başlamıştı, eski devrilmiş ağaçların üzerinden atlamak, yeni yeşermiş dalların güzelliğini keşfetmek, kuru yapraklara basmak, yosun kaplamış ağaç gövdelerinin durağanlığını algılamak, yerdeki binbir çeşit canlılığın bilincinde olmak için yeterince zaman bulmuştum. Hava kararıp bir de yağmur başlayınca anladım ki ben aslında hiçliğin ortasında kararlı bir şekilde yürüyorum. Neden böyle düşündün diyeceksiniz gün aydınlıkken gördüğünüz güzel manzaralar kuş sesleri karanlıkta ikinci bir yüz kazanıyor, güzellik yerini bilinmezliğe ve korkuya bırakıyor. Bilmediğin birşeyle karşılaşınca ilk olarak korku duyuyorsun, eğer yeterince açık, güçlü ve azimliysen korkunu anlamaya çalışıyorsun, anlamaya başladıkça korkun geri adım atmaya; zihnin bu ikili güç savaşında galip gelmeye başlıyor. Bu gibi durumlarda eğer bir kere galip gelirsen bundan sonrası çok kolaylaşıyor çünkü artık biliyorsun ki yarattığın korkuyu yok edecek olan da senden başkası değil. Sonunda yağmur ve karanlık altında işaretlere bakarak yolunu bulmak ve en sonunda varacağın hedefe ulaşmanın mutluluğu çok büyüktü. Ertesi sabah gözlerimizi açtığımız yer "Forest Camp" olarak bilinen orman kampıydı. Orman kampında hayat şehirdekine göre çoook ağır ilerliyordu. Şöyle ki eğer telefonun çekiyorsa şanslıydın o gün, ama eğer kontörün bittiyse en yakın kontör satan yer 2 saat yürüme mesafesindeydi. Elektrikler günde 6 saat veriliyordu bölgeye. TV radyo vs nin hayalini bile kurmayın! Nepalli bir yaşlı amca bambulardan sepet yapıyordu, kızı da bize oranın çiçek tohumlarından "Millet bread" denen bir ekmek yapmıştı, sıcak ekmekten çiçek kokuları geliyordu. Etrafta bufalolar ve yaklar uzanıyor, çiçekler gün ışığı altında boy gösteriyor, koyunlar, kuzular koşuyordu. Cennette gibiydik...

Ertesi sabah erken saatlerde yürümeye başladık, "low camp" a ulaşmamız 4 saatimizi aldı. İşte o nokta Himalayaların ilk göz kırptığı yerdi bizlere...
Bu güzel manzara karşısında heyecanlanmamak elde değildi. Hemen ertesi gün olmasını ve manzaranın daha da netleştiği "high camp" a biran önce ulaşmayı hayal ettim. 
High camp gerçekten de yüksekteydi. 3800 metre kadar deniz seviyesinden yukarıda, muson ikliminin daha da kendini gösterdiği kayalıkları aşarak ulaştığınız zirveye bir adım kala ki dinlenme noktanız. Burada genç bir çocuk gelen turistleri ağırlıyor, yalnız hava sıcaklığının ani düşmesi nedeniyle tedbirli gelmeniz gereken bir nokta. Dolu yağmaya başlamıştı öğleden sonra... Öyle kalorifer sistemi vs bulunmadığından, dağlara odun taşımak maliyetli olduğundan hemen ısınmayı beklemeyin, sobanın yanması için akşam 5'e kadar beklemeniz gerekecek :)
Zirve "base camp" olarak adlandırılıyordu. Zirveye ulaştığınızda karşınızdaki manzara sanki bu dünyadan değilmiş gibi geliyor. Dağların o ihtişamlı görüntüsünü bu kadar yakından görmek inanılmaz bir mutluluk ve heyecan kaynağı...
İşte benim büyülendiğim o iki an: fish tail dağında da tanrı şiva yaşıyor hinduizm' e göre; aman dikkat tırmanmaya kalkışmayın, yasak!